Connect with us

Genel

Opel, 160. Yaşını Kutluyor

Dünyanın en köklü otomobil markalarından olan Opel, 2022 yılında 160. yılını kutlamanın gururunu yaşıyor.Adam Opel, otomotiv endüstrisine yön veren Opel markasını Ağustos 1862’de kurdu. Şirketi daha sonra beş oğlu ile eşi Sophie yönetti ve geliştirdi. Sophie, şirketin gelişimine tüm enerjisi ile dahil oldu ve bu nedenle dikiş makinesi, bisiklet ve otomobil markasının ilk kadın yöneticisi olarak da tarihte çok önemli bir yere sahip diyebiliriz.

Tutkularının yanı sıra, sunduğu yeniliklere duygu ve geleneklerini de ekleyen Opel, bugüne kadar bu taahhüdüne sadık kalmaya devam etti. Efsanevi 4/12 PS “Laubfrosch”, Kadett ve Kapitän, Astra, Mokka ve elbette bu yıl 40. doğum gününü kutlayan Corsa gibi çok sayıda otomobil bu felsefe ile üretildi. 1920’lerde montaj hattı teknolojisini tanıtarak öncülük yapan Opel, şimdi de 2028’den itibaren Avrupa’da tamamen elektrikli araçlara geçerek sürdürülebilir bir ulaşım markası olma yolunda ilerliyor.

“160 yıldır insanları harekete geçiriyoruz”

Opel CEO’su Uwe Hochschurtz 160’ıncı yıl değerlendirmesinde, “Opel, 160 yıldır insanları harekete geçiriyor. Bugün, şirket kurucusu Adam Opel ile aynı ruhla hareket ediyoruz. Dikiş makineleri, bisikletler veya otomobiller olsun daima herkes için teknoloji ve yenilikler sunmayı amaçlıyoruz. Geleceğe umutla bakarak her zaman zorluklara göğüs geriyoruz. Opel’in köklü geçmişindeki en çok satan modeller kadar yeni elektrikli modellerimiz de zorluklara karşı elde ettiğimiz başarıyı temsil ediyor. Opel, 2028’den itibaren Avrupa’da tamamen elektrikli bir marka olacak. Dolayısıyla önümüzdeki 160 yıl için de iyi hazırlandık” dedi.

Dikiş makinelerinden dünyanın en büyük bisiklet üreticisine

Başarı hikayesi, Ağustos 1862’nin sonunda başladı. Adam Opel, ilk dikiş makinesini Rüsselsheim’da üreterek Opel şirketinin temelini attı.

1868 gibi erken bir tarihte Adam Opel ve çalışanları yeni bir fabrikaya taşındı. Şirket kısa sürede Almanya’nın en büyük dikiş makinesi üreticilerinden biri haline geldi ve tüm Avrupa’ya ihracat yaptı.

Opel, dikiş makinelerinin ardından bir sonraki başarılı hamlesini ise bisikletle yaptı. 1886’da Rüsselsheim’da ilk yüksek tekerlekli bisikletini üreten Opel, Almanya’nın ilk bisiklet üreticilerinden biri haline geldi. Kısa süre sonra model yelpazesini genişleterek 1888’de bisiklet üretimi için özel bir fabrika açtı. Opel, bisikletlerinde hızla modern teknolojileri devreye aldı. 1894’ten itibaren Opel, kadınlar için özel olarak tasarlanmış bisikletleri tanıttı. Başarı öyküsü onlarca yıl boyunca devam etti. 1920’lerde Opel, dünyanın en büyük bisiklet üreticisi olma yolunda ilerledi.

opel-zafira.jpg

İleri teknoloji ve seri üretim ile ekonomik ulaşım

Adam Opel’in ölümünden sonra beş oğlunun çabalarıyla gelişmeye devam eden şirketin tarihindeki asıl önemli gelişme 1899’da otomobil üretimine başlaması oldu. Opel, kısa zamanda otomotiv endüstrisinin öncülerinden ve dünyadaki en köklü markalarından biri haline geldi. Otomobil üretimi Rüsselsheim’da Opel “Patent-Motorwagen System Lutzmann” ile başladı. 1906’da 1000’inci araç üretildi. Son atılım, 1909 yılında efsanevi 4/8 PS “Doktorwagen” ile geldi. 3.950 mark ile lüks rakiplerin yarısı fiyatındaydı ve nüfusun daha geniş bir bölümünün kendi otomobiline sahip olmasının önünü açtı.

Opel, montaj hattı teknolojisini kullanarak büyük ölçekli üretime geçen ilk Alman üretici oldu. 1924’te Almanya’da montaj hattından çıkan ilk otomobil 4/12 PS “Laubfrosch” idi. Hep ünlü yeşil rengiyle üretildi. Sadece üç yıl sonra baz fiyatı sadece 2.980 mark olan Opel 4 PS, otomobili lüks ürün olmaktan çıkardı ve güvenilir bir ulaşım aracı haline getirdi. Opel’e olan talep artmaya devam etti ve ilk kez 1931’de 1,2 litre modelinin üretimiyle gerçek anlamda “halk otomobili” oldu.

Kısa bir sürenin ardından üretimdeki bir sonraki devrim geldi. 1935’te yeni Olympia modeli, tamamen çelik gövdeye sahip ilk Alman seri üretim araç oldu. Bu yapı, düşük ağırlığı sayesinde daha iyi sürüş performansı ve düşük yakıt tüketimi sağladı. Yeni tasarım gövde ve güç üniteleri arasında “evlilik” olarak tabir edilen gelişme teknik birleştirmeyi mümkün kıldı. Böylece tüm üretim süreci daha hızlı ve daha verimli olurken büyük ölçekli üretime geçişin önü açıldı.

Yenilikçi satış rekortmenleri ve yeni otomobil sınıfları

Opel, on yıllar boyunca yeni modeller ve araç türleriyle sürekli olarak trendler belirlerken, satış rekortmenleri yarattı. En kalıcı ve geleneksel model serisi, ilk olarak 1936’da gün ışığına çıkan Kadett oldu. Kadett A, 1962’de bir milyon satış adedine ulaştı. Kompakt bir otomobil olarak Alman “ekonomi mucizesinin” arkasındaki itici güç oldu ve 1991 yılında Astra adını alarak 12’nci nesil ile hala yeniliklerin kompakt sınıfa gelmesini sağlamaya devam ediyor. Yeni nesil Astra, Opel geleneğini sürdürmeye devam ederken, hatchback karoserde kullanılan yan “solungaç” görünümü önceki Kadett nesillerine bir gönderme niteliğinde.

Şu an Astra ve Insignia Sports Tourer olarak bilinen versiyonlar, birkaç on yıl önce Caravan olarak üretim hattından çıkıyordu. Opel, burada da öncü bir rol oynadı. Marka, 1953 yılında bir Alman üreticinin ilk seri üretim station wagon modeli “otomobil ve kamyonet” karışımı Olympia Rekord Caravan’ı pazara sundu.

Geçmişten gelen tecrübesi sayesinde bugün tamamı elektrikli Combo, Vivaro ve Movano; pratik, yüksek yükleme hacmi ve tamamen güncel bir yapı sunuyor. Ayrıca Movano; batarya elektrikli Vivaro-e ve hidrojen yakıt hücreli Vivaro-e HYDROGEN olmak üzere CO2 yaymayan iki versiyonla da sunuluyor.

 

Opel, on yıllar boyunca daha küçük modellerle de büyük başarılar elde etti. Bu yıl 40’ıncı yılını kutlayan Corsa bunlardan biri. Tanıtıldığı günden beri kendi segmentinin en çok satan aracı haline geldi ve başarısını sürdürüyor. Ayrıca, güncel nesilde ilk kez elektrikli olarak sunulmakta ve Almanya’da sınıfının en popüler modeli konumunda.

Opel ayrıca, 1991 yılında yeni bir araç sınıfı yarattı. “Dört tekerlekten çekişli eğlence aracı” olan Frontera, Cenevre Otomobil Fuarı’nda görücüye çıktı. Kompakt Opel Frontera Sport, günümüzde modern SUV olarak bilinen sınıfı ilk kez tüketicilere sunarken, uzun aks mesafesine sahip beş kapılı Frontera, modern arazi aracının öncüsü oldu. Yaklaşık 30 yıl önce pazar lideri olan Frontera, Avrupa’da dört tekerlekten çekiş trendinin patlamasını tetikledi.

Opel, 1999’da kalp ve aklın yenilikçi çözümlerle nasıl birleştirdiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Zafira ve değişken Flex7 sistemi ile Opel, yedi koltuklu kompakt VAN dünyasına öncülük etti. İlk kez, yedi koltuklu bir araç, herhangi bir koltuk çıkarmaya gerek kalmadan göz açıp kapanıncaya kadar geniş yükleme alanına sahip iki koltuklu bir araca dönüşebiliyordu.

opel-frontera.jpgHerkese güvenlik ve konfor: Havayastıkları, Intelli-Lux LED® Pixel Far ve AGR koltuklar

Güvenlik ve konfor, tüm araç sınıflarında Opel’in her zaman en önemli önceliği oldu. Kendi kendini destekleyen üniter yapı 1930’lardan itibaren, Olympia, Kadett ve Kapitän gibi modellerin daha stabil ve hafif olmasını sağladı.

Rekord C de yenilikçiydi. 1967’de pazara sunulduğunda arka aksta helezon yaylara sahip ilk Opel modeliydi. Ayrıca ön disk frenleri ve fren servosu ile sınıfında standartları belirliyordu. Bunun yanında, 1968 gibi erken bir tarihte güvenli teleskopik direksiyon kolonu Opel modellerinde standart hale geldi.

1991 yılında Astra, yandan darbe korumalı Opel Güvenlik Sistemi, koltuklarda öne kaymayı önleyen çıkıntılar ve gergili emniyet kemerleri ile donatıldı. Opel, 1995 yılında sürücü ve ön yolcu için tam boy hava yastıklarını tüm yeni otomobillerinde standart olarak sunan ilk Alman otomobil üreticisi oldu.

Opel ayrıca, daha önce sadece çok daha yüksek fiyatlı araçlarda kullanılan far teknolojisini orta, kompakt ve küçük otomobil sınıflarında kullanıma sunmaya başladı. Alman marka, 2003 yılında orta sınıfta AFL, dinamik ve 90 derece viraj farlarını tanıtan ilk araç üreticisi oldu. 2008’de yeni nesil AFL+ ilk kez Insignia ile görücüye çıktı. 2015’te Opel Astra, uyarlanabilir Intelli-Lux LED® Matrix Far ile donatılan ilk model oldu. Toplam 168 LED hücresiyle yeni nesil Pixel Far günümüzde Insignia, yeni Grandland ve yeni Astra’da sürüş koşullarına özel, hassas bir aydınlatma sağlıyor.

Opel, sürücülere güvenlik dışında gelişmiş bir konfor seviyesi de sunuyor. Pek çok modelde bulunan AGR sertifikalı ergonomik koltuklar, sadece birçok yönden ayarlanabilir olmakla kalmıyor soğutma ve masaj gibi üst düzey konfor seçenekleri de sunuyor.

opel-vivaro-e-hydrogen-ve-uwe-hochgeschurtz.jpgDuyguları harekete geçiren sportif otomobiller

Tarih boyunca olağanüstü otomobiller insanlarda olağanüstü duygular uyandırdı. 1970 ve 1980’lerin kült otomobili Manta spor coupe’nin elektrikli güncel bir uyarlaması olan Opel Manta GSe ElektroMOD bu sözü doğrular nitelikte. Güncel Mokka’dan Grandland’e kadar tüm yeni Opel modellerinin ön cephesini süsleyen Opel Vizör, Manta A tasarımından ilham alınarak geliştirildi.

Opel aynı zamanda son derece dinamik seri üretim modelleriyle de ünlüydü. Opel, 1965 yılında, bir Avrupalı otomobil üreticisinin ilk konsept otomobili olan Experimental GT’yi Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tanıttı. İki kişilik model, geleneksel Avrupa otomobil tasarımının kalıbını kırdı. Sadece üç yıl sonra, seri üretim ilk Opel GT, üretim hattından çıktı. Performansı, benzersiz tasarımı ve cazip fiyatı ile GT kısa sürede popüler oldu ve bugün hala gerçek bir rüya otomobil statüsünü korumaya devam ediyor.

1990’da Opel Calibra ürün gamına yeni bir heyecan getirdi. Aerodinamik kama şekli ile dikkat çekti ve 0,26’lık sürtünme katsayısı dünya rekoru kırdı. 204 hp’ye kadar güç üreten motorlarla birlikte gelişmiş aerodinami, 245 km/s maksimum hıza olanak tanıyordu.

Rekor kıran spor otomobiller her zaman Opel’in bir parçası oldu. İlk çarpıcı örneklerden biri 23 Mayıs 1928’de RAK 2 roket otomobil ile Berlin Avus’ta 238 km/s hıza ulaşan Adam Opel’in en büyük torunu Fritz von Opel’den geldi.

Yaklaşık yarım asır önce Walter Röhrl, Opel’in motorsporlarında ön saflara çıkmasında önemli bir rol üstlendi. 1974’te, co-pilotu Jochen Berger eşliğinde Ascona SR ile Avrupa Ralli Şampiyonu oldu. Christian Geistdörfer ile birlikte, güçlü dört tekerlekten çekişli rakiplere karşı Ascona 400 ile Monte Carlo Rallisi’ni kazandı ve sezonu Dünya Ralli Şampiyonu olarak tamamladı.

Günümüzde ise Opel Corsa-e Rally yüksek performansın çevre ile uyumlu olabileceğini gözler önüne seriyor. Opel, emisyonsuz küçük otomobille batarya elektrikli bir ralli otomobili geliştiren ilk üretici oldu. 2021’den beri dünya genelinde gerçekleştirilen elektrikli ralli otomobili kupası ADAC Opel e-Rally Cup’ta rallinin geleceğine ışık tutuyor.

 

Standart katalitik konvertörden elektrikliye

Opel çevreye karşı sorumluluğunun bilincinde ve bugün olduğu gibi geçmişte de her zaman buna göre hareket etti. Alman üretici, 1985 gibi erken bir tarihte Avrupa’nın üç yollu katalitik konvertörüne sahip ilk küçük otomobili olan Corsa 1.3i’yi sundu. 1989 baharında, Şimşek logolu marka, küçükten büyüğe tüm modellerinde egzoz gazı arındırma sistemini standart sunan ilk Avrupalı üretici, bir yıl sonra ise araçların ve kullanılan malzemelerin sürdürülebilirliğini daha da artırmak üzere sentetik malzemeler için bir geri dönüşüm döngüsü uygulayan ilk otomobil üreticisi oldu.

Opel, çok erken bir tarihte elektrikli hamlesini yapmıştı. Henüz 1971 yılında Elektro GT, Hockenheim yarış pistinde elektrikli otomobil dünya rekorunu kırdı. Opel, seri üretim araçlarda da elektrikli otomobilin öncüsü oldu. Marka, 2012 Avrupa’da ‘’Yılın Otomobili’’ seçilen elektrikli Opel Ampera ile Avrupa otomotiv pazarında yeni bir segment oluşturdu. Coupe benzeri dört koltuklu otomobil, yaklaşık 500 kilometre menzili ile günlük kullanıma uygun ilk elektrikli araçtı. Onu 2016 yılında tamamen batarya elektrikli kompakt otomobil Opel Ampera-e izledi. 60 kWsa kapasiteli lityum-iyon bataryasıyla tek şarjla 520 kilometreye kadar (NEDC’ye göre) menzil sunuyordu. Opel, 2019 yılında Avrupa’da ilk tamamen elektrikli kompakt modeli Corsa-e’yi pazara sunarak elektrikli ulaşımı erişilebilir hale getirdi. Elektrikli modellerin yelpazesi, şarj edilebilir hibrit ve batarya elektrikli olmak üzere genişlemeye devam etti. Opel, 2024 yılına kadar tüm modellerini elektrikli versiyonla sunuyor olacak.

Sıfır emisyonlu ürün gamının en yeni üyesi ise yakıt hücreli bir minibüs olan Vivaro-e HYDROGEN. Stellantis ve Opel, HydroGen1 fizibilite çalışmasından müşteri kullanımına sunulan HydroGen4 test filosuna kadar yirmi yılı aşkın süre boyunca hidrojen yakıt hücresi tahriki geliştirme konusunda çok fazla deneyim kazandı ve bu alanda uzmanlaştı.

Continue Reading
Tıkla Yorum Yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Genel

Hyundai Hidrojen Yakıt Hücresi İçin Kore’de Yeni Bir Tesis Kuruyor

Hyundai, Güney Kore’nin Ulsan kentinde yeni hidrojen yakıt hücresi üretim tesisinin temel atma törenini düzenledi. Bu adım, ülkeyi enerji dönüşümünde küresel bir lider haline getirme hedefinin önemli bir parçası olarak görülüyor.

Yeni tesis, daha önce içten yanmalı motor şanzımanı üreten fabrikanın bulunduğu 43.000 metrekarelik alanda kurulacak. Bu seçim, Hyundai’nin geleceğin mobilitesine geçişini sembolik biçimde temsil ediyor. 2027’de tamamlanması planlanan tesis, kimyasal işleme ve montaj operasyonlarını entegre ederek yılda 30.000 yakıt hücresi ünitesi üretecek. Tesis, Hyundai Motor Grup’un “Hydrogen for Humanity (İnsanlık İçin Hidrojen)” anlamına gelen HTWO markası altında faaliyet gösterecek.

Yaklaşık 675 milyon dolarlık yatırım değerine sahip tesis, binek otomobiller, ticari kamyonlar, otobüsler, iş makineleri ve deniz taşıtları gibi çeşitli mobilite uygulamaları için yeni nesil hidrojen yakıt hücreleri ve elektrolizörler üretecek.

Temel Teknolojilerde İlerleme

Tesis, iki temel ürün aracılığıyla Hyundai Motor Grup’u küresel hidrojen teknolojisinde ön safa taşımayı hedefliyor:

  • Yeni nesil hidrojen yakıt hücresi: Hyundai, mevcut modellere kıyasla daha yüksek güç çıkışı ve dayanıklılık sunarken, maliyet rekabetçiliğiyle küresel pazarda liderlik hedefliyor. Yakıt hücreleri, hidrojen ve oksijen arasındaki elektrokimyasal reaksiyonlarla elektrik üreten sistemlerdir ve araçlarda jeneratör görevi görür.
  • PEM elektrolizörler: Kore’de ilk kez üretilecek yüksek verimli polimer elektrolit membran (PEM) elektrolizörleri, sudan karbon emisyonu olmadan yüksek saflıkta hidrojen üretebilen sistemlerdir. Bu teknoloji, küresel net sıfır hedeflerine ulaşmada kritik bir rol oynayacak. Hyundai, yaklaşık 30 yıllık yakıt hücresi geliştirme tecrübesi sayesinde elektrolizör bileşenlerinde %90 oranında yerelleştirme sağlamıştır.

Şirket, elektrolizör yığını geliştirmiş ve 2025 Şubat ayında tamamlanan 1 MW’lık konteyner tipi bir sistem şu anda günde 300 kg’dan fazla yüksek saflıkta hidrojen üretmektedir. Ayrıca Jeju Adası’nda 5 MW sınıfı büyük ölçekli bir proje geliştirilmekte olup, tam kapsamlı bir yeşil hidrojen ekosistemi kurmayı hedeflemektedir.

Gelişmiş Üretim Platformu

Hyundai, Ulsan’daki yeni hidrojen yakıt hücresi üretim tesisini, insan odaklı üretim uzmanlığından elde ettiği birikimle geliştirilmiş ileri bir üretim platformu olarak işletmeyi planlıyor.

Tesis, iş gücü yükünü azaltmak ve operasyonel verimliliği artırmak için robotik teknolojilerden yoğun şekilde yararlanacak. Ayrıca gelişmiş izleme sistemleriyle en küçük güvenlik riskleri bile tespit edilerek çalışanların güvenliği ön planda tutulacak.

Hidrojen Ekosistemini Genişletmek

Üretilen yakıt hücreleri, binek otomobillerden ağır ticari kamyonlara, otobüslerden iş makinelerine ve deniz araçlarına kadar çok çeşitli uygulamalara göre optimize edilecek.

Hyundai Motor Grup, yakıt hücrelerinin ötesinde hidrojen değer zincirinin tamamını kapsayan çözümler geliştiriyor. Üretimden depolamaya, taşımadan kullanıma kadar her aşamada kamu kurumları, küresel şirketler ve araştırma kuruluşlarıyla iş birliği içinde çalışıyor.

Temel atma töreni, hükümet, yerel otoriteler ve endüstri paydaşları arasında iş birliği platformu oluşturmayı amaçlayarak hidrojen ekonomisini hızlandırmak için birleşik bir yaklaşımı güçlendirdi. Hyundai Motor, karbon nötrlüğünü destekleyecek stratejik ortaklıklarını genişletmeyi ve küresel hidrojen liderliğini pekiştirmeyi hedefliyor.

Törende katılımcılar, çok nesilli yakıt hücreleri ve elektrolizörleri, ayrıca hidrojenle çalışan yeni nesil NEXO SUV, kamyonlar, ekskavatörler, gemiler, traktörler ve forkliftler gibi birçok hidrojenli aracı yakından inceleme fırsatı buldu. Yeni tesisin, pazar büyümesine paralel olarak üretim ölçeğini artırması, küresel hidrojen ekosisteminin genişlemesine ve altyapı gelişimine önemli katkı sağlaması bekleniyor.

Törende ayrıca Hyundai Motor Grup ile Koreli otobüs üreticisi KGM Commercial arasında yakıt hücresi tedarikine ilişkin bir mutabakat zaptı imzalandı. Bu anlaşma, tesisin Kore’nin hidrojen ekosisteminin gelişiminde oynayacağı kritik rolü bir kez daha vurguladı.

Continue Reading

Genel

Şarj Sektörü Artan Elektrikli Araç Satışlarına Hızla Ayak Uydurdu!

Elektrikli araç (EV) pazarında son iki yılda yaşanan hızlı büyüme, şarj altyapısında da tarihi bir ivmeyi beraberinde getirdi. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre, Ağustos 2025 itibarıyla Türkiye’de toplam 33.592 şarj soketi aktif durumda. Bunların 14.308’i DC (hızlı), 19.284’ü AC (yavaş) tipte hizmet veriyor. Aynı dönemde trafiğe kayıtlı elektrikli araç sayısı 310.668 adede ulaşarak bir önceki yıla göre %100’ün üzerinde artış kaydetti. Ovolt & Sharz.net Genel Müdürü Hakan Koca, Türkiye’nin şarj altyapısındaki hızlı gelişimini “dijital dönüşümün enerjiyle birleştiği bir dönem” olarak tanımladı.

 

Güncel elektrikli araç pazarı gelişiminin yanında, şarj sektörünün nihai konumu hakkında önemli değerlendirmelerde bulunan Ovolt & Sharz.net Genel Müdürü Hakan Koca, “Bu tablo, Türkiye’nin elektrikli araç pazarında Avrupa’nın en dinamik ülkelerinden biri haline geldiğini bizlere gösteriyor. 2024’te otomotiv pazarının yaklaşık yüzde 27’sini oluşturan hibrit ve elektrikli araçların toplam payının, 2025 sonunda yüzde 30’un üzerine çıkması bekleniyor. Yerli üretici Togg’un lokomotif etkisi, ABD’li (Tesla) ve Çinli markaların (özellikle BYD) agresif girişleri, bu büyümenin başlıca itici güçleri arasında ve bu rekabet sektöre yeni dinamikler katıyor. şeklinde konuştu.

 

Diğer yandan enerji altyapısı tarafında da dikkat çekici gelişmeler olduğunu aktaran Koca, “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Elektrikli Araçlar için Hızlı Şarj Altyapısı Destek Programı” kapsamında bu yıl 81 ilde 529 yeni hızlı şarj ünitesine destek sağlandı. Bu kapsamda yaklaşık 1 milyar TL’lik yatırımın 300 milyon TL’si hibe olarak açıklandı. Ayrıca YEK-G sertifikalı “yeşil şarj” noktaları sayesinde, istasyonlarda yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaşması yönünde önemli adımlar atılıyor. Yatırımcı bir şirket olarak bunu çok değerli buluyoruz.” dedi.

Hedef 2026’da Güçlü 1000 soket

Ovolt & Sharz.net Genel Müdürü Hakan Koca, Türkiye’nin şarj altyapısındaki hızlı gelişimini “dijital dönüşümün enerjiyle birleştiği bir dönem” olarak tanımladı: “Elektrikli araç ekosistemi, yalnızca araç satışlarındaki artışla değil, kullanıcı deneyimi ve güvenilir altyapı ile büyüyebilir. Biz Ovolt & Sharz.net olarak, bugün 570’in üzerinde soketle faaliyet gösteriyoruz. OPET ile stratejik iş birliğimiz sayesinde 2026’da 1000’in üzerinde güçlü (kapasitesi yüksek) sokete ulaşarak, her segment için en erişilebilir ve güvenilir şarj ağını oluşturmayı hedefliyoruz.”

 

Koca, ayrıca sektörün geleceğini belirleyecek en önemli unsurun şarj hızına erişim ve enerji verimliliği olduğunu özellikle vurguladı: “Şarj altyapısının yaygınlaşması kadar, hızlı şarj (DC) istasyonlarının adil ve verimli dağılımı da çok kritik. Kullanıcı güveni, fiyat şeffaflığı, veri paylaşımı ve sürdürülebilir enerji kullanımı bu dönüşümün bel kemiğini oluşturuyor.”

Ovolt & Sharz.net, mobil uygulama üzerinden doluluk durumu takibi, şeffaf fiyatlandırma, 7/24 teknik destek ve yenilenebilir enerjiyle çalışan şarj noktalarıyla kullanıcı deneyimini sadeleştirmeyi hedefliyor. Ayrıca Müşteri Memnuniyeti ve Güvenliği için elektrikli araç şarj deneyimini IoT tabanlı alarm sistemleri, kamera izleme ve 7/24 personeli olan OPET akaryakıt istasyonlarıyla birleştirip, uzaktan izleme ve sigorta destekli koruma altyapıları ile sektörün güvenlik standartlarını yükseltmeyi amaçlıyor.

“Şarj altyapısındaki dönüşüm tüm hayatımızı değiştirecek”

Türkiye’nin 310 bini aşan elektrikli araç parkı, önümüzdeki dönemde 500 bin sınırına yaklaşırken; şarj sektörü de artık yalnızca enerji değil, sürdürülebilir ulaşımın temel omurgası olarak konumlanıyor. Hakan Koca, “Bizim için şarj altyapısı, mobilitenin değil yaşamın dönüşümüdür. Şarj altyapısındaki dönüşüm ile tüm hayatımız yıllar içinde değişecek. Ovolt & Sharz.net bu dönüşümün güvenilir omurgası olmayı sürdürmeyi istiyor.” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı.

Continue Reading

Genel

Audi A6 Sportback e-tron: Uzun Yolculukların Sessiz ve Güçlü Yol Arkadaşı

Elektrikli mobilitede yeni bir dönem başlatan Audi A6 e-tron, üstün menzili, gelişmiş sürüş teknolojileri ve konfor odaklı donanımlarıyla uzun yolculukların vazgeçilmez yol arkadaşı oluyor. Modelin Sportback kasa tipiyle gerçekleştirilen test sürüşü de bunu kanıtlar nitelikte. 1.000 kilometreden uzun bir rotada sergilediği performans, modelin elektrikli mobilitede konfor ve verimliliği bir araya getirdiğini ortaya koyuyor.

 

Audi’nin tamamen elektrikli ürün gamında, Premium Platform Electric (PPE) altyapısı üzerinde geliştirilen ikinci modeli olan A6 e-tron; uzun mesafeli yolculuklarda sunduğu sessizlik, sürüş konforu ve yüksek performansla öne çıkıyor. Aerodinamik gövde yapısı, gelişmiş batarya teknolojisi ve segment lideri menzil değerleriyle A6 e-tron, her iki gövde seçeneğiyle hem günlük kullanıma hem de uzun yolculuklara en ideal bir yanıt veriyor.

 

Gerçek Bir Uzun Yol Testi: 1.000 Kilometrelik Elektrikli Yolculuk

Audi A6 e-tron’un uzun yol performansı, Sportback versiyonunun kullanıldığı ve Danimarka’nın Kopenhag kentinden başlayarak Norveç’in Bergen şehrine uzanan 1.000 kilometrelik rotada, farklı zemin ve yükseklik koşullarında test edildi. Bu testte amaç, WLTP ölçüm standartlarının ötesine geçerek aracın gerçek sürüş koşullarındaki performansını değerlendirmekti.

 

Sürüş boyunca A6 Sportback e-tron, enerji tüketimini optimize eden termal yönetim sistemi ve adaptif enerji geri kazanım fonksiyonları gibi verimliliği artıran teknlojileri kullandı. Ayrıca, yalnızca 0,21‘lik aerodinamik sürtünme katsayısı sayesinde yüksek hızlarda hava direncini minimuma indirerek enerji verimliliğine katkı sağladı. Ortalama hava sıcaklığının 20°C civarında seyrettiği, hız sınırlarının 100–110 km/s aralığında olduğu rotada, aracın ortalama enerji tüketimi 15–16 kWh/100 km olarak ölçüldü. Bu değer, günlük sürüş şartlarında tam şarjla yaklaşık 625 ila 670 kilometrelik menzil anlamına geliyor.

 

Yolculuk sırasında şarj planlaması da rota tasarımı kadar önemliydi. 350 kW gücündeki hızlı şarj istasyonlarında yapılan kısa duraklamalarla, yalnızca 7 dakikalık bir şarjda 140 kilometre ek menzil sağlandı. Bu performans, 800 voltluk elektrik mimarisine sahip PPE platformunun sunduğu yüksek voltaj desteği sayesinde mümkün oldu.

An Audi A6 Sportback e-tron in Glacier white metallic is parked in the harbor of the Norwegian city of Bergen. Historic buildings and a fishing boat are in the immediate background.

Sınırları Zorlayan Verimlilik

Audi A6 Sportback e-tron performance, WLTP normlarına göre 754 kilometreye kadar menzil sunarak segmentinde referans bir noktaya ulaşıyor. 100 kWh kapasiteli batarya paketi ve optimize edilmiş enerji yönetim sistemi sayesinde bu menzil yalnızca laboratuvar koşullarında değil, günlük kullanımda da yüksek verimlilikle elde edilebiliyor.

 

Gerçek dünyada gerçekleştirilen 1.000 kilometrelik uzun yol testi de bu verimliliği doğruladı. WLTP standardına göre elde edilen teorik menzil değeri ile gerçek sürüş verileri karşılaştırıldığında, A6 Sportback e-tron’un hem test ortamlarında hem de gerçek yolda üst düzey enerji yönetimi sunduğu net biçimde ortaya kondu.

 

Test boyunca yalnızca iki şarj molası yeterli oldu. Her biri önceden planlanan yüksek güçlü şarj noktalarına, batarya seviyesi yüzde 10’un altına inmeden ulaşıldı ve sürüş kesintisiz bir şekilde sürdürüldü.

 

Sürüş Konforunda Yeni Bir Standart

Gelişmiş süspansiyon sistemi ve özel ön aks mimarisi sayesinde A6 Sportback e-tron, uzun mesafeli yolculuklarda bile yorgunluk hissini en aza indiriyor. Opsiyonel olarak alınabilen adaptif havalı süspansiyon, yük durumuna göre otomatik olarak ayarlanarak hem sürüş konforunu artırıyor hem de aracın aerodinamik verimliliğine katkı sağlıyor. Audi Drive Select’in “Efficiency” modunda, gövde yüksekliği 20 mm’ye kadar düşürülerek menzil daha da optimize ediliyor.

 

Geniş Yaşam Alanı ve Akıllı Saklama Çözümleri

PPE platformunun sunduğu düz zemin tasarımı, iç mekânda ferah bir yaşam alanı yaratıyor. A6 Sportback e-tron ve A6 Avant e-tron modellerinin her ikisinde de 502 litrelik arka bagaj ve 27 litrelik ön bagaj hacmi sunuluyor. Bu kapasite, yaz tatilleri, kamp yolculukları veya sportif aktiviteler için gereken tüm eşyaları kolayca taşıyacak alan sunuyor.

 

Dijital Konfor ve Etkileşimli Deneyim

Yeni nesil Audi iç mekân mimarisi, “İnsan Odaklılık” ve “Dijital Sahne” ilkeleri doğrultusunda tasarlandı. 14,5 inç OLED merkezi ekran, 11,9 inç Audi sanal kokpit ve opsiyonel 10,9 inç yolcu ekranı, sürücü ve yolculara bütünsel ve etkileşimli bir dijital deneyim sunuyor. PDLC teknolojili panoramik cam tavan ise iç mekâna hem ferahlık hem de estetik bir dokunuş katıyor.

 

Güvenlik ve Estetik Bir Arada: Aydınlatma Teknolojileri

Kişiselleştirilebilir dijital OLED arka farlar, ikinci nesil Matrix LED teknolojisi ve iletişim ışığı gibi yeniliklerle donatılan A6 Sportback e-tron, sadece şık bir görünüm sunmakla kalmıyor; aynı zamanda sürüş güvenliğine de katkı sağlıyor. Özellikle tünel geçişlerinde ve düşük görüş koşullarında sağladığı görüş desteği, güvenli sürüş deneyimine katkı sağlıyor.

Continue Reading
Reklam
Reklam
Reklam

Popüler