Genel
Türkiye’nin Otomobili TOGG Projesinin Yerli İş Ortaklığına TAYSAD Desteği!


Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD), 2021 yılı için devreye aldığı “Ar-Ge Yetkinlik Gelişim Programı” altındaki ilk etkinliğini Türkiye’nin Otomobil Girişim Grubu (TOGG) ile gerçekleştirdi.
TAYSAD üyelerinin, yakın geleceğin elektrikli araçlar dünyasıyla daha sağlıklı entegrasyonu için hedeflenen çalışmalar kapsamında düzenlenen online etkinlikte, “Küresel ve Türkiye Mobilite Ekosistemi Geleceği” konusu ele alındı. TOGG CEO’su Gürcan Karakaş ve TAYSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kemal Yazıcı’nın sunumları eşliğinde gerçekleşen online buluşmada, ilk olarak dünyada ve Türkiye’de elektrikli araçların geldiği mevcut durum ve yakın gelecek öngörüleri masaya yatırıldı.
TOGG CEO’su Gürcan Karakaş, Türkiye’de mobilite sisteminin çekirdeğini oluşturmayı istediklerini ve meydana getirdikleri iş ortaklığı altyapısında çoğunlukla TAYSAD üyelerinin yer aldığını belirterek; “İş ortaklarımızın yüzde 75 oranı TAYSAD üyelerinden oluşan kuruluşlar, yüzde 25 oranında ise yurtdışı kaynaklı kuruluşlarla tedarik altyapımızı sağladık. 2022 sonunda ilk seri üretim aracın banttan inmesiyle başlangıçta yüzde 51 yerlilik oranında olacağız. Bu oranı, 2025’in sonunda yüzde 68’e yükselteceğimize inanıyoruz” dedi.
TAYSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kemal Yazıcı ise elektrikli araçların artışıyla birlikte tedarik sanayi içerisinde elektrikli ve otonom araçlara özgü parçaların üretiminin, giderek daha önemli hale geleceğini belirterek, “Bugün konvansiyonel araçlar için üretilen parçaların toplam üretilen parçalara oranı yüzde 85 seviyelerindeyken bu oran 2030 yılına gelindiğinde yüzde 40-45’e düşecektir. Yani Tedarik Sanayi eğer değişemezse iş kaybedecek ve belki kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır. Tedarik sanayi olarak, yeni teknolojilere; lisans veya ortaklık yoluyla teknoloji transferi yaparak veya yerli Ar-Ge çalışmalarıyla sahip olabiliriz ve her iki yolu da aynı anda denemeliyiz” dedi. Yazıcı sunumunda TAYSAD’ın Teknoloji Yol Haritası’nı da açıkladı.
TAYSAD, otomotiv ve tedarik sanayinin gündeminde olan ve elektrikli araçlar dünyasıyla ilgili verilerin masaya yatırıldığı önemli bir etkinliğe imza attı. “Küresel ve Türkiye Mobilite Ekosistemi Geleceği” konulu online buluşmada TOGG CEO’su Gürcan Karakaş ve TAYSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kemal Yazıcı, gerçekleştirdikleri sunumlarla mobilite sektörünün geldiği noktayı ele aldılar. Üst düzey yönetici ve Ar-Ge bölüm yöneticilerinden oluşan 300 kişinin online takip ettiği etkinlikte, TOGG projesinin geldiği nokta ile TAYSAD’ın Yeni Teknolojiler Yol Haritası açıklandı.
Sunumunda ilk olarak tüm dünyada oyunun kurallarının değiştiğini ve otomobilin hem hızlı hem de akıllı bir cihaza dönüştüğünü belirten Karakaş, otomotivin geleceğini rakamsal ifadelerle özetleyerek; “Klasik anlamda bugünkü üretilen otomobillerin karlılığı ve ölçek ekonomi içerisindeki adetleri de düşüyor. Özellikle yeni teknoloji ve mobiliteden kaynaklanan gelirlerin, çift basamaklı karlılık getirdiğini ve hızla büyümekte olduğunu görüyoruz. Gerek 150 sene önce yolculuğa çıkmış olsun gerek yeni çıkmış olsun tüm üreticilerin, bu karlı alanlara yönelmeleri gerektiğini görüyoruz. Bu yeni alandaki faaliyetler çok boyutlu olarak bir şirketin tek başına kontrol edeceği çerçevenin dışındadır. Bu durum, artık işbirliğine daha açık ve kullanıcı odaklı organizasyonların başarılı olacağını bize gösteriyor. Gelecekte büyük ve çok parası olanlar değil, çevik olabilenlerin başarılı olacağını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
“Türkiye mobilite sisteminin çekirdeğini oluşturmak istiyoruz”
Sunumunda Türkiye’nin otomobili projesine de değinen TOGG CEO’su Karakaş, “Her şeyden önce iki hedefimiz var. Fikri ve sınai mülkiyet hakları tamamen ülkemize ait, küresel bir marka ortaya çıkarmak istiyoruz. Temel bileşenlerinde yeni nesil teknolojinin olması, bir dönüştürmeden ziyade tamamen doğuştan elektrikli ve akıllı bir cihaz olarak tasarlanması, küresel rekabet edebilir olması hedefimiz. Otomobil dünyası tüketici elektroniğinden sonra en yüksek küresel rekabeti olan sektör. Planlarımız doğrultusunda Avrupa’da klasik üretici olmayan, bizim gibi yeni nesil kurulmuş şirketlerden ortaya çıkan ilk SUV üreticisi olacağız. İkinci olarak da Türkiye mobilite sisteminin çekirdeğini oluşturmak istiyoruz. Klasik otomobil dünyası, üretim konseptiyle başlar ve satışla son bulur. Bizim de burada başlıyor fakat akıllı, empatik, bağlantılı, otonom ve paylaşımlı olmasını başardığımız takdirde yeni dünyalara kapılar aralanıyor. Kullanıcı odaklı mobilite yaklaşımı bizim felsefemizdir” ifadelerini kullandı.


TOGG’un yerli iş ortaklarının yüzde 75’i TAYSAD üyesi!
Konuşmasında TAYSAD ile olan işbirliği çalışmalarına da değinen Karakaş, “İş ortaklarımızın yüzde 75’i Türkiye’den ve çoğunluğu TAYSAD üyelerinden oluşan kuruluşlar, yüzde 25 oranında ise yurtdışı kaynaklı kuruluşlarla tedarik altyapımızı sağladık. 2022 sonunda ilk seri üretim aracın banttan inmesiyle başlangıçta yüzde 51 yerlilik oranında olacağız. Bunu 2025’in sonunda yüzde 68’e yükselteceğimize inanıyoruz. Bu rakamın, diğer binek araçlarda yüzde 30 ile 62 arasında olduğunu görüyoruz. TAYSAD üyelerinin takipçi değil, öncü olarak, yazılımla, elektronik dünyasıyla, alanındaki start up’larla ve diğer üyelerle hızlı bir şekilde yeni iş birlikleri organize etmeleri gerekiyor. Üründen ziyade fikir ve çözüm üretmeyi ileriki dönemde gerçekleştirmemiz lazım” dedi.


TAYSAD’ın Yeni Teknolojiler Yol Haritası
TAYSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kemal Yazıcı ise, otomotiv tedarik endüstrisini bekleyen süreçleri aktararak, “2050’de karbon nötr bir dünya hedefleniyor ve bu konuda elektrifikasyon önem arz ediyor. İçten yanmalı motorların oranının 2030 yılında yüzde 50 seviyesine ve 2035’te ise yüzde 40’ların da altına ineceğini söyleyebiliriz. Otonom seviye 3 ve 4 araçların oranı 2030 yılında yüzde 15’lere varacak. Otonom sürüş için gerekli yazılımlara tedarik sanayi olarak hazır olmamız gerekiyor. Bugün konvansiyonel araçlar için üretilen parçaların toplam üretilen parçalara oranı yüzde 85 seviyelerindeyken bu oran 2030 yılına gelindiğinde yüzde 40-45’e düşecektir. Yani tedarik sanayi eğer değişemezse iş kaybedecek ve belki kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır. Tedarik sanayi olarak, yeni teknolojilere; lisans veya ortaklık yoluyla teknoloji transferi yaparak veya yerli Ar-Ge çalışmalarıyla sahip olabiliriz ve her iki yolu da aynı anda denemeliyiz” dedi. Sunumunda TAYSAD Yeni Teknolojiler Yol Haritası’na da değinen Yazıcı, “2030 vizyonumuz kapsamında; Türk otomotiv tedarik sanayini küresel otomotiv pazarında tasarım, teknoloji ve tedarik gücüyle, küresel üretimde ilk 10’a taşımayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda “Yeni Teknolojiler”, “İhracat Artışı”, “Rekabetçi Tedarik Sanayi” ve “Güçlü Dernek” olmak kaydıyla 4 ana başlık belirledik. 2021 için bu başlıklar altında detay planlar hazırladık” şeklinde konuştu.
2021 yılı planları ve “Ar-Ge Yetkinlik Gelişim Programı”
Detay planlar kapsamında, TAYSAD’ın 2021 Yeni Teknoloji Planı ve Ar-Ge Yetkinlik Gelişim Programı’ndan da bahseden Yazıcı; “İlk olarak OEM beklentilerini anlamak üzere TOGG CEO’su Gürcan Karakaş ile bir araya geldik. Bu etkinliği diğer OEM CEO’ları ve yöneticileriyle de tekrarlamak istiyoruz. İş birliği ve teşvik mekanizması konusunda da teknolojiye nasıl ulaşacağımıza dair yeni parça ve sistemler için hükumet tarafında ilgili bakanlıklarla konuşmak istiyoruz. Ar-Ge Yetkinlik Gelişim Programı altında eğitimler, teknoloji sunumları ve teknoloji ziyaretleri gerçekleştireceğiz. Bu kapsamda teknoloji yol haritası nedir, nasıl olur? İnovasyon kültürü nedir? 2050 karbon hedefiyle ilişkili önümüzde ihracata engel olarak karşımıza çıkan konulara karşı nasıl hazırlık yapacağız? Bu soruların cevaplarıyla birlikte Ar-Ge, proje yönetimi, Ar-Ge altyapıları, elektrik ve otonom araçlara yönelik sistemler gibi konuları ele alıyoruz. Alanında uzman kişileri yıl içerisinde üyelerimizle bir araya getirmek, start-up’larla üyelerimizi buluşturmak, OEM’ler için teknoloji günleri yaparak onlara kabiliyetlerimizi hem mali hem teknolojik açıdan endirekt sunmayı hedefliyoruz. Yine bu yıl içerisinde Ar-Ge stratejilerinden inovasyon yönetimine, parça tasarımlarından sanal-fiziksel test yorumlamalarına kadar birçok konuyu kapsayan 19 günlük bir eğitim programı düzenleyeceğiz” açıklamalarında bulundu.
Genel
Hyundai Hidrojen Yakıt Hücresi İçin Kore’de Yeni Bir Tesis Kuruyor


Hyundai, Güney Kore’nin Ulsan kentinde yeni hidrojen yakıt hücresi üretim tesisinin temel atma törenini düzenledi. Bu adım, ülkeyi enerji dönüşümünde küresel bir lider haline getirme hedefinin önemli bir parçası olarak görülüyor.
Yeni tesis, daha önce içten yanmalı motor şanzımanı üreten fabrikanın bulunduğu 43.000 metrekarelik alanda kurulacak. Bu seçim, Hyundai’nin geleceğin mobilitesine geçişini sembolik biçimde temsil ediyor. 2027’de tamamlanması planlanan tesis, kimyasal işleme ve montaj operasyonlarını entegre ederek yılda 30.000 yakıt hücresi ünitesi üretecek. Tesis, Hyundai Motor Grup’un “Hydrogen for Humanity (İnsanlık İçin Hidrojen)” anlamına gelen HTWO markası altında faaliyet gösterecek.
Yaklaşık 675 milyon dolarlık yatırım değerine sahip tesis, binek otomobiller, ticari kamyonlar, otobüsler, iş makineleri ve deniz taşıtları gibi çeşitli mobilite uygulamaları için yeni nesil hidrojen yakıt hücreleri ve elektrolizörler üretecek.
Temel Teknolojilerde İlerleme
Tesis, iki temel ürün aracılığıyla Hyundai Motor Grup’u küresel hidrojen teknolojisinde ön safa taşımayı hedefliyor:
- Yeni nesil hidrojen yakıt hücresi: Hyundai, mevcut modellere kıyasla daha yüksek güç çıkışı ve dayanıklılık sunarken, maliyet rekabetçiliğiyle küresel pazarda liderlik hedefliyor. Yakıt hücreleri, hidrojen ve oksijen arasındaki elektrokimyasal reaksiyonlarla elektrik üreten sistemlerdir ve araçlarda jeneratör görevi görür.
- PEM elektrolizörler: Kore’de ilk kez üretilecek yüksek verimli polimer elektrolit membran (PEM) elektrolizörleri, sudan karbon emisyonu olmadan yüksek saflıkta hidrojen üretebilen sistemlerdir. Bu teknoloji, küresel net sıfır hedeflerine ulaşmada kritik bir rol oynayacak. Hyundai, yaklaşık 30 yıllık yakıt hücresi geliştirme tecrübesi sayesinde elektrolizör bileşenlerinde %90 oranında yerelleştirme sağlamıştır.
Şirket, elektrolizör yığını geliştirmiş ve 2025 Şubat ayında tamamlanan 1 MW’lık konteyner tipi bir sistem şu anda günde 300 kg’dan fazla yüksek saflıkta hidrojen üretmektedir. Ayrıca Jeju Adası’nda 5 MW sınıfı büyük ölçekli bir proje geliştirilmekte olup, tam kapsamlı bir yeşil hidrojen ekosistemi kurmayı hedeflemektedir.
Gelişmiş Üretim Platformu
Hyundai, Ulsan’daki yeni hidrojen yakıt hücresi üretim tesisini, insan odaklı üretim uzmanlığından elde ettiği birikimle geliştirilmiş ileri bir üretim platformu olarak işletmeyi planlıyor.
Tesis, iş gücü yükünü azaltmak ve operasyonel verimliliği artırmak için robotik teknolojilerden yoğun şekilde yararlanacak. Ayrıca gelişmiş izleme sistemleriyle en küçük güvenlik riskleri bile tespit edilerek çalışanların güvenliği ön planda tutulacak.
Hidrojen Ekosistemini Genişletmek
Üretilen yakıt hücreleri, binek otomobillerden ağır ticari kamyonlara, otobüslerden iş makinelerine ve deniz araçlarına kadar çok çeşitli uygulamalara göre optimize edilecek.
Hyundai Motor Grup, yakıt hücrelerinin ötesinde hidrojen değer zincirinin tamamını kapsayan çözümler geliştiriyor. Üretimden depolamaya, taşımadan kullanıma kadar her aşamada kamu kurumları, küresel şirketler ve araştırma kuruluşlarıyla iş birliği içinde çalışıyor.
Temel atma töreni, hükümet, yerel otoriteler ve endüstri paydaşları arasında iş birliği platformu oluşturmayı amaçlayarak hidrojen ekonomisini hızlandırmak için birleşik bir yaklaşımı güçlendirdi. Hyundai Motor, karbon nötrlüğünü destekleyecek stratejik ortaklıklarını genişletmeyi ve küresel hidrojen liderliğini pekiştirmeyi hedefliyor.
Törende katılımcılar, çok nesilli yakıt hücreleri ve elektrolizörleri, ayrıca hidrojenle çalışan yeni nesil NEXO SUV, kamyonlar, ekskavatörler, gemiler, traktörler ve forkliftler gibi birçok hidrojenli aracı yakından inceleme fırsatı buldu. Yeni tesisin, pazar büyümesine paralel olarak üretim ölçeğini artırması, küresel hidrojen ekosisteminin genişlemesine ve altyapı gelişimine önemli katkı sağlaması bekleniyor.
Törende ayrıca Hyundai Motor Grup ile Koreli otobüs üreticisi KGM Commercial arasında yakıt hücresi tedarikine ilişkin bir mutabakat zaptı imzalandı. Bu anlaşma, tesisin Kore’nin hidrojen ekosisteminin gelişiminde oynayacağı kritik rolü bir kez daha vurguladı.
Genel
Şarj Sektörü Artan Elektrikli Araç Satışlarına Hızla Ayak Uydurdu!


Elektrikli araç (EV) pazarında son iki yılda yaşanan hızlı büyüme, şarj altyapısında da tarihi bir ivmeyi beraberinde getirdi. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre, Ağustos 2025 itibarıyla Türkiye’de toplam 33.592 şarj soketi aktif durumda. Bunların 14.308’i DC (hızlı), 19.284’ü AC (yavaş) tipte hizmet veriyor. Aynı dönemde trafiğe kayıtlı elektrikli araç sayısı 310.668 adede ulaşarak bir önceki yıla göre %100’ün üzerinde artış kaydetti. Ovolt & Sharz.net Genel Müdürü Hakan Koca, Türkiye’nin şarj altyapısındaki hızlı gelişimini “dijital dönüşümün enerjiyle birleştiği bir dönem” olarak tanımladı.
Güncel elektrikli araç pazarı gelişiminin yanında, şarj sektörünün nihai konumu hakkında önemli değerlendirmelerde bulunan Ovolt & Sharz.net Genel Müdürü Hakan Koca, “Bu tablo, Türkiye’nin elektrikli araç pazarında Avrupa’nın en dinamik ülkelerinden biri haline geldiğini bizlere gösteriyor. 2024’te otomotiv pazarının yaklaşık yüzde 27’sini oluşturan hibrit ve elektrikli araçların toplam payının, 2025 sonunda yüzde 30’un üzerine çıkması bekleniyor. Yerli üretici Togg’un lokomotif etkisi, ABD’li (Tesla) ve Çinli markaların (özellikle BYD) agresif girişleri, bu büyümenin başlıca itici güçleri arasında ve bu rekabet sektöre yeni dinamikler katıyor.” şeklinde konuştu.
Diğer yandan enerji altyapısı tarafında da dikkat çekici gelişmeler olduğunu aktaran Koca, “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Elektrikli Araçlar için Hızlı Şarj Altyapısı Destek Programı” kapsamında bu yıl 81 ilde 529 yeni hızlı şarj ünitesine destek sağlandı. Bu kapsamda yaklaşık 1 milyar TL’lik yatırımın 300 milyon TL’si hibe olarak açıklandı. Ayrıca YEK-G sertifikalı “yeşil şarj” noktaları sayesinde, istasyonlarda yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaşması yönünde önemli adımlar atılıyor. Yatırımcı bir şirket olarak bunu çok değerli buluyoruz.” dedi.
Hedef 2026’da Güçlü 1000 soket
Ovolt & Sharz.net Genel Müdürü Hakan Koca, Türkiye’nin şarj altyapısındaki hızlı gelişimini “dijital dönüşümün enerjiyle birleştiği bir dönem” olarak tanımladı: “Elektrikli araç ekosistemi, yalnızca araç satışlarındaki artışla değil, kullanıcı deneyimi ve güvenilir altyapı ile büyüyebilir. Biz Ovolt & Sharz.net olarak, bugün 570’in üzerinde soketle faaliyet gösteriyoruz. OPET ile stratejik iş birliğimiz sayesinde 2026’da 1000’in üzerinde güçlü (kapasitesi yüksek) sokete ulaşarak, her segment için en erişilebilir ve güvenilir şarj ağını oluşturmayı hedefliyoruz.”
Koca, ayrıca sektörün geleceğini belirleyecek en önemli unsurun şarj hızına erişim ve enerji verimliliği olduğunu özellikle vurguladı: “Şarj altyapısının yaygınlaşması kadar, hızlı şarj (DC) istasyonlarının adil ve verimli dağılımı da çok kritik. Kullanıcı güveni, fiyat şeffaflığı, veri paylaşımı ve sürdürülebilir enerji kullanımı bu dönüşümün bel kemiğini oluşturuyor.”
Ovolt & Sharz.net, mobil uygulama üzerinden doluluk durumu takibi, şeffaf fiyatlandırma, 7/24 teknik destek ve yenilenebilir enerjiyle çalışan şarj noktalarıyla kullanıcı deneyimini sadeleştirmeyi hedefliyor. Ayrıca Müşteri Memnuniyeti ve Güvenliği için elektrikli araç şarj deneyimini IoT tabanlı alarm sistemleri, kamera izleme ve 7/24 personeli olan OPET akaryakıt istasyonlarıyla birleştirip, uzaktan izleme ve sigorta destekli koruma altyapıları ile sektörün güvenlik standartlarını yükseltmeyi amaçlıyor.
“Şarj altyapısındaki dönüşüm tüm hayatımızı değiştirecek”
Türkiye’nin 310 bini aşan elektrikli araç parkı, önümüzdeki dönemde 500 bin sınırına yaklaşırken; şarj sektörü de artık yalnızca enerji değil, sürdürülebilir ulaşımın temel omurgası olarak konumlanıyor. Hakan Koca, “Bizim için şarj altyapısı, mobilitenin değil yaşamın dönüşümüdür. Şarj altyapısındaki dönüşüm ile tüm hayatımız yıllar içinde değişecek. Ovolt & Sharz.net bu dönüşümün güvenilir omurgası olmayı sürdürmeyi istiyor.” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı.
Genel
Audi A6 Sportback e-tron: Uzun Yolculukların Sessiz ve Güçlü Yol Arkadaşı


Elektrikli mobilitede yeni bir dönem başlatan Audi A6 e-tron, üstün menzili, gelişmiş sürüş teknolojileri ve konfor odaklı donanımlarıyla uzun yolculukların vazgeçilmez yol arkadaşı oluyor. Modelin Sportback kasa tipiyle gerçekleştirilen test sürüşü de bunu kanıtlar nitelikte. 1.000 kilometreden uzun bir rotada sergilediği performans, modelin elektrikli mobilitede konfor ve verimliliği bir araya getirdiğini ortaya koyuyor.
Audi’nin tamamen elektrikli ürün gamında, Premium Platform Electric (PPE) altyapısı üzerinde geliştirilen ikinci modeli olan A6 e-tron; uzun mesafeli yolculuklarda sunduğu sessizlik, sürüş konforu ve yüksek performansla öne çıkıyor. Aerodinamik gövde yapısı, gelişmiş batarya teknolojisi ve segment lideri menzil değerleriyle A6 e-tron, her iki gövde seçeneğiyle hem günlük kullanıma hem de uzun yolculuklara en ideal bir yanıt veriyor.
Gerçek Bir Uzun Yol Testi: 1.000 Kilometrelik Elektrikli Yolculuk
Audi A6 e-tron’un uzun yol performansı, Sportback versiyonunun kullanıldığı ve Danimarka’nın Kopenhag kentinden başlayarak Norveç’in Bergen şehrine uzanan 1.000 kilometrelik rotada, farklı zemin ve yükseklik koşullarında test edildi. Bu testte amaç, WLTP ölçüm standartlarının ötesine geçerek aracın gerçek sürüş koşullarındaki performansını değerlendirmekti.
Sürüş boyunca A6 Sportback e-tron, enerji tüketimini optimize eden termal yönetim sistemi ve adaptif enerji geri kazanım fonksiyonları gibi verimliliği artıran teknlojileri kullandı. Ayrıca, yalnızca 0,21‘lik aerodinamik sürtünme katsayısı sayesinde yüksek hızlarda hava direncini minimuma indirerek enerji verimliliğine katkı sağladı. Ortalama hava sıcaklığının 20°C civarında seyrettiği, hız sınırlarının 100–110 km/s aralığında olduğu rotada, aracın ortalama enerji tüketimi 15–16 kWh/100 km olarak ölçüldü. Bu değer, günlük sürüş şartlarında tam şarjla yaklaşık 625 ila 670 kilometrelik menzil anlamına geliyor.
Yolculuk sırasında şarj planlaması da rota tasarımı kadar önemliydi. 350 kW gücündeki hızlı şarj istasyonlarında yapılan kısa duraklamalarla, yalnızca 7 dakikalık bir şarjda 140 kilometre ek menzil sağlandı. Bu performans, 800 voltluk elektrik mimarisine sahip PPE platformunun sunduğu yüksek voltaj desteği sayesinde mümkün oldu.


An Audi A6 Sportback e-tron in Glacier white metallic is parked in the harbor of the Norwegian city of Bergen. Historic buildings and a fishing boat are in the immediate background.
Sınırları Zorlayan Verimlilik
Audi A6 Sportback e-tron performance, WLTP normlarına göre 754 kilometreye kadar menzil sunarak segmentinde referans bir noktaya ulaşıyor. 100 kWh kapasiteli batarya paketi ve optimize edilmiş enerji yönetim sistemi sayesinde bu menzil yalnızca laboratuvar koşullarında değil, günlük kullanımda da yüksek verimlilikle elde edilebiliyor.
Gerçek dünyada gerçekleştirilen 1.000 kilometrelik uzun yol testi de bu verimliliği doğruladı. WLTP standardına göre elde edilen teorik menzil değeri ile gerçek sürüş verileri karşılaştırıldığında, A6 Sportback e-tron’un hem test ortamlarında hem de gerçek yolda üst düzey enerji yönetimi sunduğu net biçimde ortaya kondu.
Test boyunca yalnızca iki şarj molası yeterli oldu. Her biri önceden planlanan yüksek güçlü şarj noktalarına, batarya seviyesi yüzde 10’un altına inmeden ulaşıldı ve sürüş kesintisiz bir şekilde sürdürüldü.
Sürüş Konforunda Yeni Bir Standart
Gelişmiş süspansiyon sistemi ve özel ön aks mimarisi sayesinde A6 Sportback e-tron, uzun mesafeli yolculuklarda bile yorgunluk hissini en aza indiriyor. Opsiyonel olarak alınabilen adaptif havalı süspansiyon, yük durumuna göre otomatik olarak ayarlanarak hem sürüş konforunu artırıyor hem de aracın aerodinamik verimliliğine katkı sağlıyor. Audi Drive Select’in “Efficiency” modunda, gövde yüksekliği 20 mm’ye kadar düşürülerek menzil daha da optimize ediliyor.
Geniş Yaşam Alanı ve Akıllı Saklama Çözümleri
PPE platformunun sunduğu düz zemin tasarımı, iç mekânda ferah bir yaşam alanı yaratıyor. A6 Sportback e-tron ve A6 Avant e-tron modellerinin her ikisinde de 502 litrelik arka bagaj ve 27 litrelik ön bagaj hacmi sunuluyor. Bu kapasite, yaz tatilleri, kamp yolculukları veya sportif aktiviteler için gereken tüm eşyaları kolayca taşıyacak alan sunuyor.
Dijital Konfor ve Etkileşimli Deneyim
Yeni nesil Audi iç mekân mimarisi, “İnsan Odaklılık” ve “Dijital Sahne” ilkeleri doğrultusunda tasarlandı. 14,5 inç OLED merkezi ekran, 11,9 inç Audi sanal kokpit ve opsiyonel 10,9 inç yolcu ekranı, sürücü ve yolculara bütünsel ve etkileşimli bir dijital deneyim sunuyor. PDLC teknolojili panoramik cam tavan ise iç mekâna hem ferahlık hem de estetik bir dokunuş katıyor.
Güvenlik ve Estetik Bir Arada: Aydınlatma Teknolojileri
Kişiselleştirilebilir dijital OLED arka farlar, ikinci nesil Matrix LED teknolojisi ve iletişim ışığı gibi yeniliklerle donatılan A6 Sportback e-tron, sadece şık bir görünüm sunmakla kalmıyor; aynı zamanda sürüş güvenliğine de katkı sağlıyor. Özellikle tünel geçişlerinde ve düşük görüş koşullarında sağladığı görüş desteği, güvenli sürüş deneyimine katkı sağlıyor.
-



Otomotiv3 ay önceTurka’dan araç muayenede yeni dönem için ilk imza
-



Elektrikli Araçlar3 ay önceHotomobil Tesla Cybertruck için Tasarladığı Cyberglad Modelinin Avrupa Lansmanını “Caravan Salon Düsseldorf” Fuarı’nda Gerçekleştiriyor
-



Elektrikli Araçlar3 ay önceTogg, Münih’te IAA Mobility 2025’te yerini alıyor
-



Şarj Sektörü3 ay önceWATT, 500’üncü şarj lokasyonunu açtı
-



Otomotiv Sektörü3 ay önceHyundai Motor Türkiye’den Gençlik Kampı
-



Yeni Modeller3 ay önceElektrikli Lüksün Yeni Temsilcisi: Mercedes-Benz Yeni GLC
-



Elektrikli Otomobiller3 ay önceYeni BMW iX3 ve MINI JCW , IAA Mobility 2025’te Tanıtılacak
-



Otomobil3 ay önceHyundai Motor Türkiye’de Yeni Dönem: Online Satış Sistemi Başlıyor








